İş İngilizcenizi Bu İfadelerle "Güncelleyin"
İnsanları güncel tutmak (veya kendiniz olarak gelişmelerden haberdar olmak) hemen hemen temel bir iş gereksinimidir. Bu durumun bir sonucu olarakta, bu eylemi tanımlayan birçok ifade İngilizce ifade ortaya çıkmıştır.
Bu yazıda, İngilizce e-postaları daha iyi anlamanıza ve hatta iş İngilizcesi kelimeler dağarcığınıza çeşitlilik katmanıza yardımcı olacak beş yaygın ifadeyi tanıtacağız!
Keep up with (deyimsel fiil)
Bir arkadaşınızla bir yere yürüdüğünüzü hayal edin. Senden çok daha hızlı yürüyor, bu yüzden geride kalmamak için ve ona "ayak uydurmak" için (to keep up with) hızlanmalısın.
İş dünyasında, insanlar bu ifadeyi yeni gelişmeler ve trendler hakkında güncel kalmak için kullanırlar. Örneğin:
- Engineers read a lot of studies to keep up with the latest developments in the field.
Mühendisler, alandaki en son gelişmeleri takip etmek için birçok çalışma okurlar.
- Fashion designers must keep up with the newest trends and designs.
Moda tasarımcıları en yeni trendlere ve tasarımlara ayak uydurmalıdır.
Daha fazla örnek için, bu kelime öbeğindeki Engoo sözlüğü girişine bakın.
Keep posted (deyim)
"Posted" (bilgilendirmek), "updated" (güncel tutmak) demenin daha sıradan bir yoludur. Bu deyimin, bir hesabın yeni bilgilerle güncellenmesine atıfta bulunulduğu muhasebeden alanından geldiği düşünülmektedir.
Herkesi güncel tutmak için bir ilan tahtasında bildiri yayınlayan birini de düşünebilirsiniz.
İşte bazı örnekler:
- Best of luck job hunting! And keep me posted on where you end up working.
İş arayışında bol şanslar! Ve beni nerede çalıştığın konusunda bilgilendir.
- Make sure to keep your manager posted on the status of this project.
Yöneticinizi bu projenin durumu hakkında bilgilendirdiğinizden emin olun.
- I probably won’t be able to attend this meeting, but keep me posted.
Muhtemelen bu toplantıya katılamayacağım, ancak beni bilgilendirin.
Keep in the loop (deyim)
Birini "döngüde" (in the loop) tutmak , birisini güncel veya bilgili tuttuğunuzu söylemenin başka bir yoludur. "Döngü", bir daire gibi kendi üzerine geri dönen bir çizginin oluşturduğu yuvarlak bir şekildir.
Ancak döngülerin, birini güncel veya bilgili tutmakla ne ilgisi var? Bir döngüyü bir şeyi birlikte tartışan bir grup insan olarak hayal edebilirsiniz. Dahil olan herkesle aynı bilgileri aldıklarından emin olarak "birisini döngüde tutarsınız" (keep in the loop).
- I’m CC’ing Jensen just to keep him in the loop.
Onu döngü içinde tutmak için Jensen'i CC’ye koyuyorum.
- I wanted to share a few important notes to keep you in the loop for the next few weeks.
Önümüzdeki birkaç hafta boyunca sizi döngüde tutmak için birkaç önemli not paylaşmak istedim.
- We’re so happy you subscribed to our newsletter. To stay in the loop, add us to your contacts, so our emails don’t end up in your spam folder!
Bültenimize abone olduğunuz için çok mutluyuz. Döngüde kalmak için bizi kişilerinize ekleyin, böylece e-postalarımız spam klasörünüze düşmesin!
Ayrıca bir kişiyi bir tartışmaya "döngüye" sokabilir veya onu tamamen "döngünün" dışına alabilirsiniz. İşte bazı örnekler:
- Should we loop Jensen in on the project? He has relevant experiences.
Jensen'i proje döngüsüne dahil etmeli miyiz? Onun ilgili deneyimleri var.
- I’ve been out of the loop for a long time, so I’m afraid I can’t tell you what’s going on with that project.
Uzun zamandır döngünün dışındayım, bu yüzden korkarım bu projede neler olduğunu size söyleyemem.
Catch up (deyimsel fiil)
Bir yarışta, birinin gerisinde kalırsanız, ona "yetişmeye" (catch up) çalışırsınız.
Bir noktada, bu ifade (birinden) güncel bilgi almak, bilgilendirilmek demenin farklı bir yolu oldu.
- It was good catching up with you today regarding the status of our project.
Projemizin durumu ile ilgili olarak bugün sizinle görüşmek güzeldi.
- Can you catch me up on what’s going on? I’ve been out of the loop for too long.
Neler olduğu konusunda beni bilgilendirir misin? Çok uzun zamandır döngünün dışındayım.
- Our newsletter makes sure our customers are caught up on our company’s latest products.
Bültenimiz, müşterilerimizin şirketimizin en son ürünlerini öğrenmesini sağlar.
Fill in (deyimsel fiil)
"Fill in" (doldurmak), genellikle "boşlukları doldurmak" anlamında kullanılır.
Birini "doldurduğumuzda" (fill in), daha önce bilmedikleri bir şeyi onlara söyleyerek bilgilerindeki bir boşluğu "doldurmuş" olursunuz.
- I couldn’t attend the meeting. Could you fill me in on what was discussed?
Toplantıya katılamadım. Bana neyin tartışıldığını anlatır mısınız?
- You’ll need to ask Raj to fill you in on the details.
Raj'dan kafanızdaki boşlukları doldurmasını istemeniz gerekecek.
- Welcome to the team! HR will fill you in on all the company policies.
Takıma hoşgeldin! İK sizi tüm şirket politikaları hakkında bilgilendirecek.
Pratik Zamanı!
Bir dahaki sefere birini (veya kendinizi) bir konuda güncel tutmaktan bahsederken bu ifadeleri kullanmaya çalışın!
İngilizce yazı yazmak istediğinizde birinin bunu kontrol etmesini veya sadece iş İngilizcesi konuşma yeteneğinizi geliştirmek istiyorsanız, eğitmenlerimizden birinden 7/24 ücretsiz ders alabileceğinizi unutmayın.
Hatta birçok sektörde deneyimi olan eğitmenleri arayabilirsiniz, böylece muhasebe, finans veya uzmanlık alanınız ne olursa olsun bu alanda kullanılan en güncel terimlere "ayak uydurabilirsiniz". Size en uygun eğitmeni bulun!